Köşe Yazıları

Elektrikli Araçlar Neden Yaygın Değiller?

Araba veya motosikletler ile ilgili olun veya olmayın eğer 21. Yüzyılda yaşıyorsanız elektrikli araçların ne kadar çevreci, yenilikçi ve akıllı araçlar olduğuna dair tonla şey duymuşsunuzdur fakat durum gerçekten buysa niçin halen hayatımıza girmediler? Niçin halen tam anlamıyla “yeşil” araçlar kullanamıyoruz? Bu durumu Türkiye özelinde düşünerek birçok sebep üretebiliriz belki ama elektrikli araçların en popüler oldukları yer olan Avrupa’ya dönüp baktığımızda da elektrikli araçların popülerliğinin artmasına rağmen halen fosil yakıtlı araçlara baskın olamadıklarını görürüz. Bu yazıda bu durumun sebepleri ile birlikte “Elektrikli Araç” fikrini daha kapsamlı bir şekilde inceleyeceğiz.

Verimlilik ve Menzil! – “Ya şarjı biterse?”

Elektrikli ve fosil yakıtlı araçları verimlilik yönünden karşılaştırmak çok saçma görünebilir ve çoğu durumda da öyledir fakat burada çoğunluk tarafından bilinmeyen bir iki sebepten bahsedeceğiz.

Elektrikli araçların aslında fosil yakıtlı araçlar kadar eski olduklarını söylemek yanlış olmaz hatta ilk elektrik bataryalı arabalar 1880’li yıllarda yapılmıştır. 20. Yüzyılda buna benzeyen elektrikli araçları görmek mümkün olsa da fosil yakıtlı araçlara kıyasla daha “verimsiz” oldukları için gölgede kalmışlardır. İlk dönemlerde elektrikli araçların verimsiz olmasının tek sebebi elektriği henüz iyi tanıyamamış olmamız da değildir. Bataryalı elektrikli araçların verimini düşüren birkaç yapısal sorun vardır.

Morrison–MacDonald 1892

Enerji kaynaklarının verimliliklerini incelerken onların enerji/ağırlık oranına bakabiliriz. Örneğin; benzinli bir arabanın ton başına sağladığı enerji, modern bir elektrikli arabanın ton başına sağladığı enerjiden genellikle fazladır. “Elektrikli arabalar ağır oluyorlar!” diye bahsedilen olay aslında tam olarak budur. Aslında elektrikli arabalar, içten yanmalı bir motor taşımadıkları için büyük bir ağırlıktan kurtulurlar. İçten yanmalı bir motor yaklaşık 150 kilogram iken bir elektrik motoru 30 kilogramdan aşağı bile olabilir fakat elektrikli araçlar bu motora sağladıkları enerjiyi depolama yöntemleri yüzünden genellikle daha ağır olurlar.

Günümüz elektrikli arabalarında telefonlarımızdan alışık olduğumuz Lityum-İyon bataryalar kullanılmaktadır. Bu bataryalar en çok elektron tutabilecek iyon olan Lityum iyonunu kullanarak enerji depolarlar. Bunlar bataryalar arasında en verimlileri olsa da hala enerji/ağırlık oranı oldukça azdır. İçten yanmalı arabalar depolarında fazla miktarda yakıt taşısalar da benzin türevleri yoğunluğu az maddeler olduğundan elektrikli araçlara kıyasla daha hafif kalırlar.

Elektrikli araçlardan bahsedilirken asla atlanmayan bir şey de menzildir. Elektrikli araçların şarjları yeterince uzun süre dayanmadıkları için tek şarjda gidebilecekleri mesafe, içten yanmalı araçlara kıyasla daha azdır. Menzillerini arttırmak için daha fazla batarya koymak kulağa başta mantıklı da gelse, koyduğumuz her bataryayla ağırlığın da arttığını ve bataryaların enerji/ağırlık oranın düşük olduğunu düşünürsek çözümün bu kadar kolay olmadığını anlayabiliriz. Hem batarya ağırlığının menzili olumsuz etkilemesinden hem de fazla batarya koymanın fiyata olacak etkisinden dolayı, elektrik bataryalı araçların menzilleri büyük bir sıkıntıdır. Günümüzde 500-600 km menzile sahip elektrikli araçlar geliştirilmiş de olsa orta fiyat aralığındaki elektrikli araçların menzilleri hala muadilleri olan içten yanmalı araçlara göre daha kısadır. Bu noktada hatırlamamız gerekir ki benzinli araçlar da ilk kullanılmaya başladıkları dönemlerde oldukça verimsizdi ve sık sık yeniden yakıt koymak gerekiyordu, yıllar içerisinde taleplerin artmasıyla bu teknoloji gelişti ve günümüzdeki halini aldı. Elektrikli araçlar da benzer değişimlerden geçmektedir. Örneğin Nissan Leaf otomobilini ele alalım. Leaf orta boyutta günlük hayatta sık sık gördüğümüz tarzda bir hatchback tipi araba olup, bundan 10 yıl kadar önceki modelinde 100 ile 150 km arası bir menzil sunarken 2020 modeline gelindiğinde hala 10 yıl önceki fiyatından satılıyor olmasına rağmen 280 ile 350 km arasında menzil sağlayabiliyor. Günümüzde ortalama bir benzinli hatchback tarzı arabanın da 500 km civarı bir menzili olduğunu düşünürsek aslında son 10 yılda oldukça büyük bir gelişme sağlanarak artık yeterli duruma gelindiği söylenebilir.

Nissan Leaf

Elektrikli araçların bir şarjda alabildikleri mesafe gelişme göstermiş olsa da, en az bunun kadar önemli bir konu daha vardır ki o da şarj süreleridir. Elektrikli araçların şarj sürelerinin uzunluğu, onları akşam evinizde şarj ederken pek bir sorun teşkil etmese de yolculuğunuzun ortasında şarjın azaldığını görürseniz aniden bir sorun haline gelebilir. Normalde herhangi bir benzin istasyonuna girerek 5-10 dakika kadar sürede yapacağınız bu işlem 10 yıl kadar önce uzun saatler sürebilirken son yıllarda kurulan hızlı şarj istasyonlarıyla bu süre 20-30 dakikalara düşmüş durumda. Elektrikle şarj etmenin benzinden çok daha ucuz olduğu düşünülürse de, istasyonda birkaç dakika fazladan oyalanmaya çok az kişi itiraz edecektir. Yani anlayacağınız, bu noktada da elektrikli araçlar oldukça büyük bir gelişme göstermiş durumda.

His ve Zevk! – “Aynı şey olmuyor ya!”

Elektrikli araçların sessiz ve titreşimsiz olmalarından dolayı daha az “his” verdikleri ve dolayısıyla daha zevksiz oldukları sıklıkla söylenilen bir şeydir. Bu konu elbette öznel olup üzerine söylenebilecek fazlaca bir şey yoktur fakat bu noktada atlanılan birkaç şey olduğu kanaatindeyim. Otomobil ve motosiklet tutkunu biriyseniz bunlara takılıyor olmanız oldukça normal ama eğer bir durup düşünürseniz bu elektrikli araçların bizler gibi tutkunlara değil, gündelik işleri için araç kullanan kitleye yani çoğunluğa yöneltildiğini fark edebilirsiniz. Yani anlayacağınız zaten kimsenin motorlu araç tutkunlarına “Artık elektrikli araçları seveceksiniz!” dediği yok.

Zero DSR Elektrikli Motosiklet

Bu noktada benim düşüncem bu yeniliğe en başta bizler gibi tutkunların kucak açmasıdır çünkü büyük kitleler bu tarz araçları kullanarak kirlenmeyi azalttığı sürece bizler tutkumuzu sürdürebileceğiz. Bol kokulu ve dumanlı 2 zamanlı motosikletlerin veya büyük V12’li süper arabaların hala var olabilmeleri için yollarda Model 3, Leaf, Prius veya Zoe gibi “yeşil” arabaların da bulunması gerekiyor. Hem bizim bu tutkumuz bol çeşitliliği desteklemiyor mu zaten? Düşünüldüğünde Cross tarzı bir motosiklet ile bir Racing tarzı motosiklet de birbirinden birçok noktada farklıdır, aynı şekilde büyük bir Amerikan kas arabası ile hafif bir Avrupalı Roadster tarzı araba da birbirinden birçok noktada farklıdır fakat bunların hepsinin bir seveni, bir tutkunu vardır. Yeni nesil elektrikli araçları incelediğimizde de bu tarz tutkunlara yönelik birçok farklı otomobil ve motosikletin yapıldığını, elektrik motorunun getirilerinin sonuna kadar kullanıldığı performans makinelerinin yapıldığını fark edebiliriz. Yani biz tutkunlar için elektrikli araçlar sadece önümüze koyulmuş bir başka seçenektir. Bu sebeple diyorum ki elektrikli araçlara ve onların bol ivmeli sessiz yapılarına öncelikle biz tutkunlar kucak açmalı, gelişmelerini zorlaştırmak yerine destek olarak kolaylaştırmalıyız.

Volkswagen I.D.R.
Daha Fazla Göster

Mert Bektaş

YTÜ Mekatronik Mühendisliği öğrencisiyim! Alternatif enerji kaynaklı araçlar ve motorsporları ilgi alanlarım!

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu